TR
  • English
  • Türkçe
  • русский язык
  • українська
  • العربية
  • Français
  • español, castellano
  • فارسی
  • Deutsch
  • 中文 (Zhōngwén), 汉语, 漢語
  • gör

    Hatay

    Titus Vespasianus Tüneli

    UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine 2014 yılında alınan tünel yaşamı tehdit eden sel ve taşkınlara karşı Roma imparatoru Vespasian’ın emriyle M.S. 69’da inşa edilmeye başlanmıştır. Şehrin etrafını dolanarak akıntıların yönünü değiştirecek tünelin inşası Vespasian’ın halefi ve oğlu Titus tarafından M.S. 81’de tamamlanmıştır.  Tamamı dağ içine oyulan ve 1380 m uzunluğunda, 7 m yüksekliğindeve 6 m genişliğinde olan tünel inşasında Roma lejyonları ve köleler çalışmıştır. Günümüzde tünelin üzerinde blok taşlardan yapılmış, bugün de kullanılabilir durumda olan tek kemerli bir Roma köprüsü bulunmaktadır.

    Kaya Mezarları ve Beşikli Mağara

    Titus Tüneli'nin yakınındadır. Kayalık yamaçlara oyularak yapılan mezarlarda Romalılara ait mezarların yanısıra ailelere ve ev halkına ait mezarlar da bulunmaktadır.

    Teknepınar (Batıayaz Yaylası)

    Antakya'dan 20 km asfalt yolla, Samandağ ilçesinden 17 km mesafededir. Tarih ve doğanın içiçe olduğu bu yayla köyünde buz gibi billur sularla dolu kamp ve piknik alanları bulunmakta, Akdeniz Bölgesi'ne özgü sebze ve meyve yetiştirilmektedir.

    Payas Sokollu Mehmet Paşa Külliyesi

    Külliye 1574 yılında, Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri Sokollu Mehmet Paşa'nın emir üzerine Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Bir kervansaray, kadın ve erkekler için bir hamam, bir medrese, bir cami ve 45 dükkânı olan bedestenden oluşmaktadır.

    Külliyede en önemli yapı olan Kervansarayın geniş avlusu, etrafında kervanların ve yolcuların geceyi geçirdikleri kubbeli odalarla çevrilidir.

    Arsuz

    Amanos Dağları ile Akdeniz arasında kalan ve doğal güzelliklerinin yanısıra Sütunlu Liman ve Rahibe Kaya Mezarları ile Rhosus Antik Kent tarihi mekanlarıyla da ön plana çıkan Arsuz, daha çok denizi için tercih edilen tatil ve turizm merkezidir. Çevresindeki restoran ve eğlence merkezleri dışında trekking, yamaç paraşütü, dalış, av turizmi ve yayla turizmi için de ideal bir tatil bölgesidir.

    Aziz Pierre ve Aziz Paul Kilisesi

    Üç semavi dinin birleştiği bir yer olarak bilinen Antakya’da Hürriyet Caddesi’nde bulunan Ortodoks Kilisesi'nin yapımına 1860’lı yıllarda başlanmış, ancak 1872 depreminde büyük hasar görerek yıkılmıştır. 1900’de ibadete açılan kilise dikdörtgen bir plana sahiptir. Avlusu revaklarla çevrili olan kilise günümüzde ibadete açıktır.

    Harbiye (Daphne)

    Hatay’ın Defne ilçesinde bulunan Harbiye, 8 km’lik bir yolla Antakya’ya bağlanır. Asi Nehri’ne karışan bu şelalelerin Antik çağdaki isimleri Kastalia, Pallas ve Saramanna’dır.

    Yapılan arkeolojik araştırmalarda elde edilen buluntulardan, bu bölgenin M.Ö. 4500–3000 tarihlerinden itibaren yerleşim yeri olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Hellenistik ve Roma devrinde büyük zengin halk kesimi, bugün olduğu gibi, antikçağda da bir mesire yeri olarak kullanılmak amacıyla büyük malikâneler ve villalar yaptırmışlardır. Büyük İskender’in generallerinden I. Seleukos Nikator Antakya’yı kurarken bu alanı da imar etmiştir.

    Apollon ve Daphne Efsanesine göre Apollon’dan kaçan Su Perisi Daphne’nin bir defne ağacına dönüştüğü yer olan ve bugün hala coşkulu bir şekilde akan Harbiye Şelaleleri’nin Daphne’nin göz yaşları olduğuna inanılmaktadır.

    Samandağ Çevlik

    Samandağ ilçesi, Kel Dağı (Mount Casius) ile Musa Dağı’nın Akdeniz’le kucaklaştığı, Asi’nin hayat verdiği ovada Selevcos Nikator I tarafından kurulmuş antik bir şehirdir. Bölgede Paleolitik Çağa tarihlenen mağara yerleşimleri bulunmaktadır. Özellikle Titus Tüneli ve Kaya Mezarları ile anılmaktadır. 14 km’lik uzunluğuyla dünyanın en uzun kumsallarından olan Samandağ-Çevlik sahili, deniz kaplumbağaları (Caretta Caretta) için yumurtlama noktalarından biridir.

    Samandağ Musa Ağacı

    Hatay’ın Samandağ İlçesi'nde Hıdırbey Köyü’nde bulunmaktadır. Rivayete göre, Samandağ Sahili'nde buluşan Hz. Hızır ile Hz. Musa birlikte dağa çıkarlar. Bu ağacın bulunduğu noktaya geldiklerinde Hz. Musa elindeki asayı toprağa saplar ve eğilip su içer. Tekrar dönüp baktığında asanın yeşerip fidana dönüştüğünü görür. Halk arasında Ab-ı hayat suyundan can bulan fidanın binlerce yılda gelişerek bugünkü halini aldığına inanılmaktadır.

    Hatay Arkeoloji Müzesi

    Antakya’da yürütülen 1932-1939 yılı kazı çalışmalarında çoğu Roma dönemine tarihlendirilen buluntular kentin zenginliğini ve ihtişamını ortaya sermiştir. Özellikle Antakya, Harbiye ve Samandağ’da sürdürülen kazılarda ortaya çıkan zengin mozaik eser koleksiyonunun da dahil olduğu pek çok eser bugün Hatay Arkeoloji Müzesi’nin yanısıra Princeton Universitesi Sanat Müzesi (ABD), Worcester Müzesi (ABD), Louvre (Fransa) gibi dünyanın yaklaşık 20 müzesinde saklanmakta veya sergilenmektedir.

    Kazılarda çıkan eselerin tek yerde toplanması için başlayan çalışmanın ardından 1939 yılında tamamlanan Hatay Arkeoloji Müzesi, 23 Temmuz 1948 yılında ziyerete açılmıştır.

    Mevcut müze binasının ihtiyaçları karşılayamaması ve zengin koleksiyonun daha iyi sergilenmesi amacıyla; Hatay’da yeni bir Arkeoloji Müzesi’nin yapılarak, yeni müze 28 Aralık 2014 tarihinde açılmıştır. Hatay Arkeoloji Müzesi yeni binasının açılması ile birlikte dünyanın en büyük mozaik sergileme alanına sahip müze niteliği kazanmıştır.

    Dünyanın en büyük mozaik koleksiyonu olarak değerlendirilen eserler 3500 metrekare alanda sergilenmektedir.  Müze binasında Prehistorik, Paleolitik Kültür (Üçağızlı Mağarası Canlandırması), Amuk Kültürü (Amik Ovası Höyük Eserleri), Helenistik Dönem (Antakya'nın Kuruluşu), Roma Dönemi (Mozaikler), Nekropol Kültürü (Lahitler), Bizans Dönemi (Mozaikler), Hatay Orta Çağ Dönemi ve Dinler, Hatay Arkeolojisi tarihi, güncel kazılar/sergiler olmak üzere dokuz farklı temada 10.700 metrekarelik sergileme alanına sahiptir.

    Uzun Çarşı

    Antakya’nın merkezinde pek çok bölümden oluşan, yüzyıllardır bu kentte yaşayan insanlara hizmet vermiş tarihi bir çarşıdır. İçerisinde tarihi hanlar, hamamlar, camiler, tarihi ağaçlar ve yapılar barındırmaktadır. Çarşı içerisinde Kurşunlu Han, Sidikli Han, Sokullu Han gibi pekçok han ve bedesten mevcuttur. Cindi Hamamı, Saka Hamamı, Meydan Hamamı, Yeni Hamam da halen çalışan tarihi hamamlardır.

    Saint Pierre Kilisesi (Anıt Müze)

    “Hristiyanlığın ilk kilisesi” olarak kabul edilen St. Pierre Kilisesi, Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde, Habib-i Neccar Dağı'nın uzantısı olan ve şehrin doğusuna düşen Stauris Dağı'nın (Haç Dağı veya Habib-i Neccar dağı) batı yamacında yer almaktadır. Doğal bir mağarayken eklemelerle kiliseye dönüştürülen yapı, 12. ve 13. yüzyıllarda ön cephesine yapılan ek inşaatla gotik tarza sahip olmuştur. Kilise 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine alınmıştır.

    Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Pierre, M.S. 29-40 tarihleri arasında Antakya’ya gelerek ilk dini toplantısını St. Pierre Kilisesi mağarada yapmıştır. St. Pierre’in ilk vaaz verdiği yer olduğuna ve mağarada cemaatin ilk kez ‘Hristiyan (Hristos) adını aldığına inanılmaktadır. Bu nedenle St. Pierre Kilisesi Hristiyanlığın ilk kilisesi olarak bilinir.

    St. Pierre (Aziz Petrus) Kilisesi, Papa VI. Paul tarafından “Hac yeri” ilân edilmiştir. Modern şehir manzarası eşliğinde gezilen kilisede, her yıl 29 Haziran’da Katolik Kilisesi tarafından ayin düzenlenmektedir.

    Mağaranın tabanında 4. ve 5. yüzyıllara ait mozaik kalıntıları yer almaktadır. Ayrıca kilisede altar (sunak), niş içinde St. Pierre’nin küçük mermer heykeli, kutsal sayılan su ve saldırı esnasında cemaatin gizlice kaçmasına yarayan bir tünel de yer almaktadır. St. Pierre Kilisesi’ni her yıl binlerce yerli ve yabancı turist ziyaret etmektedir.

    Antakya Ulu Cami

    Antakya camilerinin en eskisi ve en büyüğü olan Ulu Cami, Hatay ili Antakya merkez ilçesinde yeralan medrese, şadırvan, çeşme, imaret ve dükkânlar gibi farklı dönemlerde inşa edilmiş yapılardan meydana gelen külliyenin bir yapısıdır. Caminin inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda tespit edilebilen en eski bilgi minarede bulunan kitâbedeki 670 (1271) tarihi olup Memlük Sultanı I. Baybars’ın şehre hâkim olduğu döneme aittir.

    Habib-i Neccar Cami

    Habib-i Neccar Cami, 638’de Antakya’nın Müslüman Araplar tarafından hakimiyet altına alındığı dönemde inşa edilmiştir. Anadolu’nun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk camisi olarak kabul edilmektedir. Kurtuluş Caddesi’nde bulunan cami Hz. İsa'nın havarilerine ilk inanan bir Antakyalının adını taşımaktadır.

    Cami, Memlük Hükümdarı Baybars zamanında eski bir tapınağın yerine yapılmıştır. Caminin kuzeydoğu köşesinde, yerin 4 metre altında Habib-i Neccar’ın ve Şem’un Safa’nın, girişte ise Yuhanna ve Pavlos’un türbeleri bulunmaktadır. Etrafı medrese odaları ile çevrilidir. Cami avlusunda bulunan şadırvan ise 19. Yüzyıl eseridir.

    Havra (Antakya)

    Antakya Musevi cematinin kullandığı bir bina, 1700 yıllarında yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Musevi cemaati dini bayramlarında ve önemli günlerinde törenler düzenlenmektedir. Havra dini ibadete açıktır. Havrada bulunan el yazması Tevrat 500 yıllıktır.

    Eski Antakya Evleri ve Sokakları

    Kendine özgü dar sokaklarını biçimlendiren ve bu sokaklara hayat veren Antakya evleri yüksek taş duvarlı, içerisindeki avlu etrafında odaların sıralandığı genellikle tek katlı veya iki katlı mimarisi ile halkın yaşayış biçimini, gelenek ve göreneklerini yansıtmaktadır. Evler, sokaklarla çok az ilişkisi olacak şekilde; taş, kerpiç ve ahşaptan yapılmışlardır.

    Evlerin çoğunluğunda geniş avlu, havuz, su kuyusu, meyve ağaçları ve çiçeklerle süslenmiş bahçeler mevcuttur. Yapımları 2 asır öncesine dayanan bu evlerde; Anadolu mimarisi tarzında süsleme ve işçilik görülmektedir.

    Katolik Kilisesi

    Antakya şehir merkezinde, Kurtuluş Caddesi'nde bulunan kilise, 19. yüzyılda, Osmanlı padişahından alınan özel bir izinle, eski bir Antakya evinin kiliseye dönüştürülmesi ile ibadete açılmıştır. Bu bölge Antakya’da inanç çerçevesi de denilen, cami, havra ve kilisenin yer aldığı hoşgörü üçgeni oluşturur. Kilise 600 yıllık geçmişe sahiptir.

    Vakıflı Köyü

    Hatay’ın Samandağ ilçesine 4 km uzaklıktaki Türkiye’nin Tek Ermeni Köyü olan Vakıflı, aynı zamanda Türkiye’de organik ürün üreten   köylerinden birisidir. Kel Dağ ve Musa Dağı’nın geniş eteklerine yayılan köyün yeşil bahçeleri ve portakal çiçeği kokusu ziyaretçileri büyülemektedir. Köyün tamamını Ermeni asıllı Türk vatandaşları oluşturmaktadır.

    Vakıflı Köyü’nün ürettiği organik şarap, reçel, zeytinyağı, incirden yapılan boğma rakı ve mersin meyvesinden yapılan likör gibi ürünler ile öne çıkmaktadır. Her yıl Noel, Paskalya ve Meryem Ana’nın Göğe Yükseliş Yortusu dini törenleriyle geleneklerini devam ettirmektedir.